Narrative Terapinin Temel Felsefesi

"Kişi problem değildir, problem problemdir."

Narrative terapi, post modernizm ve sosyal yapılandırmacılığı temel alır ve bu felsefi yaklaşımlar üzerinden şekillenmiştir. 3. dalga psikoterapilerden biri olarak kabul edilen narrative terapinin temel felsefesi patolojize etmemek, kişiselleştirmemektir. Kişi problem değildir, problem problemdir. Böylece tüm insani durumlar için patolojinin dışına çıkma fırsatı oluşur.

Narrative yaklaşım insanı anlam üretici yorumlayıcı varlıklar olarak görür. Bu “anlam üreten” bakışı terapistten iktidarı alır ve insanların kendi deneyimlerini yorumlamalarına fırsat tanır. Bu amaçla terapi seanslarında “bu senin için ne anlama geliyor?” sorusu danışana sık sık sorulur. Böylece insanların kendi anlamlarını üretmeleri desteklenir. Bir şeye iyi, harika ya da kötü gibi yorumlarda bulunmak bu üretime engel oluşturabilir. Sorduğumuz sorular danışanı özgürleştirmelidir. Unutulmamalıdır ki birini olumladığımız zaman insanların anlam üretme fırsatını kaçırmış oluruz.

İnsanlar hiç bir zaman pasif değildir. Bizler sürekli tepki veririz. Verdiğimiz bu tepkilerde yaşama dair bilgi biriktiririz. Narrative terapi de bu biriken bilgi ve beceriyi daha görünür ve güçlü bir hale getirmek ister. Çünkü insanlar hali hazırda çeşitli bilgiler üzerine yaşarlar. Narrative terapinin amacı bu bilgileri ortaya çıkarmaktır. Bu iş danışanın anlattığı öyküleri üzerinden gerçekleşir. Öykülerin bir seyirciye ihtiyacı vardır. Eğer anlatılmazsa hiç bir manası kalmaz. Seyirci olduğu zaman öyküler daha otantik hale gelip zenginleşir. Bu durum bir çocuğun bir şeyi defalarca anlatması gibidir. Öyküsünü defalarca anlatmak çocuğun öyküsünü ve kendisini geliştirmesine yardımcı olur.

Narrative terapiye göre herkes kendi öyküsünün ana yazarıdır. Bu amaçla terapist anlatıcıyla/yazarla aynı dili kullanır. Danışanın anlattıkları akademik bir dile çevrilmez. Danışanla olan bu ilişki de hesap verilebilirlik önemlidir. Terapist, danışanla ilgili nerede konuşursa konuşsun, nerede yazarsa yazsın daima danışanı yanındaymış düşünür. Böylece muhatabı danışanmış gibi kelimelerini seçer ve danışanının duyduğununda hoşuna gitmeyecek bir içeriğe yer vermez.

Bütün bunlar bir araya getirildiğinde Narrative Terapi’nin pratiğinin altındaki temel varsayımlar aşağıdaki gibidir:

1. İnsanlar anlam üreticilerdir.

-Yorumlayıcı varlıklar
-Tecrübelere anlam isnat etme konusunda aktif

2. Hikayeler tesir edicidir.

-Tecrübelerimize isnat ettiğimiz anlamlar bizim hayatımızı ve attığımız adımları şekillendirir.
-Anlamlar bizim yaşayışımızı devam ettirir.

3. Hikayeler anlam oluşturmak için bize bir çerçeve, yapı veya mercek sunar.

Biz hikayeler için doğmuşuzdur.
Kendimizle birlikte hikayemizi de taşırız.
Hikayeler yalnızca hayattaki olayları yansıtmakla kalmaz, bizi şimdi ve gelecekte şekillendirir.
Hikayeler anıları, düşünceleri, açıklamaları, duyguları, aksiyonları, neyi farkedip farketmediğimizi etkiler.

4. Hikayeler içindekiler kısmı ile vardır.

Hazırlanmış, anlaşılmış, tedavül ettirilmiş
Sosyal, kültürel ve tarihi içerik

5. Bazı hikayeler diğerlerine göre daha fazla yere sahiptir.

6. Hayat birden fazla hikayelidir, bir hikayeden ibaret değildir.

Aynı anda açığa çıkan bir çok hikaye
İnsanların hayatını konu edinen hikayelerde hep belirsizlik ve zıtlıklar bulunur.
Kimliğin hiç bir zaman -bir- doğruluğu olmamıştır.

7. Kimlik sosyal ve ilişkiseldir.

Kimlikler değişmez ve durağan değillerdir.
Başkalarıyla olan ilişkilerde umumi ve kişisel başarılar.