Narrative Terapi Uygulama Alanları

Narrative terapi bir aile terapisi ekolünden gelse de kullandığı terapötik yöntemler ile bir çok alanda kullanılmaktadır. Bireysel, aile, çift, çocuk ve ergen çalışmalarında narrative yaklaşım kullanılabilmektedir. Tüm bunların yanı sıra narrative terapi travma çalışmalarında da büyük bir başarı sağlamaktadır.

Bireysel terapi sürecindeki kişiler için narrative terapi uygulamaları dışsallaştırma, yeniden yazma, yeniden dahil etme, dış şahit uygulaması, ve diğer bir çok narrative yöntem ile gerçekleştirilmektedir. Bütün narrative uygulamalarda olduğu gibi amaç danışanı patolojize etmemektir. Danışanla ortak dil kullanarak danışanın deneyimleri üzerinde durulur. Narrative terapi nötr bir uygulama olmadığı için danışan ve terapist beraber araştırırlar ve bu araştırmanın sonucunda danışanın kendileri ve hayat hakkındaki hikayelerini daha zenginleştirmeyi hedeflerler.

Çocuklarla çalışırken genelde bu başvuruyu aileler yapar. Bu yüzden çocuklarla çalışırken çocuğu terapiye getiren hikaye ve çocuğun terapiste verdiği hikaye büyük önem taşımaktadır. Aile ve çocuk aynı durum için farklı hikâyelere ya da beklentilere sahip olabilirler. Burada amaç problem hikâyenin aile ve çocuğu nasıl etkilediğini anlamaktır. Daha sonra çalışma çocuğun probleme nasıl cevap verdiği ikinci hikaye ile devam etmektedir. Çocuk problemle başa çıkmak için neler yaptığı ikinci hikayenin konusunu oluşturmaktadır. İkinci hikaye çok önemlidir. Genelde problem hikayesiyle daha çok uğraşılır ve bu durum çocuğun becerilerini, değerlerini ve niyetlerini görmemizi engeller. Çocuklar ancak problemle aralarına mesafe konursa başlarına ne geldiklerini anlayabilirler. Bu mesafe koyma ancak ikinci hikayeyle koyulabilir.

Ebeveynler, çocuklar ve terapistler için çocukların yaşadıkları problemelerle başa çıkabilmek için eğlenceli bir yol bulmak zorlayıcı olabilmektedir. Bu yüzden terapi odası olabildiğince kalabalıklaştırılmalıdır. Bu çocuğun sevdiği kişiler, hayal kahramanları, oyuncaklar, çizgi film karakterleri gibi çocuğun sevdiği şeylerin hikayeye dahil edilmesiyle sağlanabilir. Çocukla çalışırken resim, oyun, mektup, çocuğun çabası için sertifika verilmesi gibi çalışmalar terapide rol alır.

Çift ve ilişki terapisinde narrative yaklaşımın üç odağı vardır. İlk olarak, narrative terapi, anlam odaklıdır. Bu, çift ilişkilerindeki mücadelelerin, davranışlarla ilgili değil; daha çok insanların kendi ilişki deneyimlerini anlamlandırmak veya anlam katmak için teşvik edildikleri yollarla ilgili olduğu anlamına gelmektedir. Bu anlamlar, her bir partnerin günlük deneyimlerini anlamlandırmasından etkilenmez; aynı zamanda ilişkilere dair daha geniş sosyal söylemler, normlar ve beklentilerden de etkilenir.

İkinci olarak narrative terapi, öykü odaklıdır. Her partnerin içinde yer aldığı bireysel kimlik hikayeleri, insan olarak kim oldukları ile ilgilidir. Çiftin veya ilişkinin yer aldığı ortak veya ilişkisel kimlik hikayesi, Bir çift olarak kim olduklarıyla ilgilidir.

Üçüncüsü ise, narrative terapinin kendilik ve kimliği bireysel değil ilişkisel görmesidir. Bu ilişkisel kimlik perspektifi ilişki terapisinin odak noktasını kendini ifade etmekten ve bireysel isteklerin ve ihtiyaçların karşılaştırmasından uzaklaştırmakta ve ortak anlam oluşturma, tercih edilen çift öyküsünü geliştirme, ilişkisel etik bağlılığı doğrultusunda diğerine karşı derin bir değerbilirliğe sahip olma ve diğer kişinin hikayesi ile ilgilenme ve önemseme ile değiştirmektedir.

Tüm bu Çalışmalar narrative terapinin temel uygulamaları ile gerçekleştirilir. Çiftlerle dışsallaştırma, ilişkisel hesap verilebilirlik etiğini yaşamaya davet, tercih edilen hikayeyi zenginleştirme gibi narrative uygulamalarla çift terapisi gerçekleştirilir.



“Kimse pasif bir travma alıcısı değildir. İnsanlar her zaman travmayı önlemek için girişimde bulunurlar ve travmayı engellemek imkansız olsa bile, küçük ölçüde değiştirmeye çalışırlar… Yoğun bir travma karşısında bile, insanlar değer verdikleri şeyleri korumaya ve muhafaza etmeye çalışırlar. ” White, 2004)

Sıkıntı karşısında, yaşadığımız acıyı azaltmak için her zaman zihinsel, duygusal veya fiziksel olarak harekete geçeriz. Bu eylemlerin çoğu, olayın yoğunluğu nedeniyle gözden kaçar. Kendi içsel sürecimizden çok tehlikenin kendisine odaklanırız.  Narrative uygulamalar, gözden kaçan bu eylemleri görünür kılmayı ve insanların bu eylemlere kendi anlamlarını vermelerine olanak tanımayı amaçlar Bu, kişisel failliğe yeniden bağlanmaya neden olabilir. Bu, acizlik, umutsuzluk ve yetersizlik deneyimlerine zıt bir uygulamadır.

NT’de terapistin sorumluluğu, terapötik konuşmaları şekillendirirken ‘kırılgan’ bir kendilik algısından ziyade ‘dirençli’ bir kendilik algısının oluşumuna katkı sağlayamaktır. Bu, şöyle bir kendilik algısının gelişimidir:

  1. insanlar hayatlarını daha onurlu görürler;
  2. insanlara hayatlarındaki açmazlar karşısında onları harekete geçiren seçenekler sunar; ve
  3. hayatta nasıl ilerleneceğine ilişkin genel bir farkındalığı arttırır.

(White, 2005)

NT, travma yaşamış insanlarla çalışırken terapi ortamında insanların yeniden travmatize olmalarını mazur görmez. Yeniden travmatizasyon, travma bölgesine geri dönmek ve güçsüzlük, mecbur kalma, hapsolma koşullarını yeniden üretmek anlamına gelir. Travma hafızası, bir durumdaki tek bir güçsüzlük hikayesinin hakimiyetindedir. Genellikle unutulan şey ise kişinin tepki olarak ne yaptığıdır –travmaya karşı çabaları ve etkilerini azaltması veya bir şekilde direnmesi. Bu haliyle travmanın kişiler nasıl etkilediği içinde boğulmadan ve böylece kişiyi tekrar travmatize etmeden insanların kendilerini ve değer verdiklerini, travmanın etkilerinden nasıl koruduklarıyla daha çok ilgilenir ve bu hikayeleri zenginleştirmeye çalışır.